Bazı insanlar bazı şeyleri çok fazla düşünürler. Çok fazla kafaya takarlar. Bu kafaya taktığı şeyler küçük şeylerde olabilir. Niye bana öyle davrandı? Niye bana selam vermedi? Ben bir şey anlatırken sanki beni dinlemiyor muydu gibi şeylerde olabilir. Bazen de daha büyük olduğunu düşündüğün şeylerde olabilir.
Ben hiç evlenemeyecek miyim? Düzenli bir yuva kuramayacak mıyım? Anne ya da baba olamayacak mıyım? Anneme ya da babama bir şey olursa? Sevdiklerime bir şey olursa, kaybedersem ne olur gibi. Dediğim gibi küçük ya da büyük olabilir. Bu tür düşünceler zihninde seni öyle bir noktaya getirir ki durmadan bunlar düşünür hale gelirsin. Yatağa girdiğin anda uyumak senin için büyük bir mucize olur. İki saat üç saat bu konuyu düşünürsün. Yemek yersin kafanda bu konu olduğu için ve durmadan düşündüğün için yediğin ve içtiğinden tat alamazsın. Arkadaşlarınla ve dostlarınla buluşursun kafan yine bu taraftadır. Ve o an orada olmaktan keyif alamazsın.
Genelde kafama taktığımız düşünceler konusunda üç tane tavır sergileriz. Birinci tavır şu; O konuyu düşünmemeye çalışırız. Olabildiğince itmeye ve onunla savaşmaya çalışırız. Ve böyle bir durumda olay şuna dönüşür. Pembe fili düşünme olayına. Yani bir pembe fili düşünmemeye çalıştıkça o pembe fil ısrarla zihnine girmeye çalışır. Ne yapıyorsun bu durumda bir düşünce ile savaşınca kaybeden hep sen oluyorsun. Çünkü düşüncelerle savaşılmaz. Sen onunla savaşmaya çalıştıkça o senin üzerine üzerine gelecektir. Daha da güçlenecektir.
İkinci şey kendine çekme. O düşünceyi çağırırsın yanına. Ve durmadan durmadan düşünürsün. Zannedersin ki o konuyu çok düşününce çözebilecekmişsin gibi. Aslında bu durum o konuyu çözemediğin gibi, kafana takma mevzusunu iyice abartmana neden olur.
Üçüncü şey ise bastırma. Günlük hayatta kafana takma potansiyeli olan durumları tamamen halının altına süpürme. Sen zannedersin ki o düşüncelerden kurtuldum. Ama böyle bir şey mümkün değil. O düşüncelerden kurtulmak çok mümkün olan bir şey değil. Sen halının altına süpürünce, bu düşünceler başka bir yerde patlak verir. Bambaşka bir yerde kaygılı birisi olmaya başlarsın. Gergin ve öfkeli birisi olmaya yönelirsin.
Düşüncelerinle savaşırsan her zaman onlar kazanacaktır. Düşüncelerini hayatına davet eder ve kontrolü onun ele geçirmesine izin verirsen sana bir yaşam alanı kalmayacaktır. Düşüncelerini yok sayarsan bir şekilde o senin hayatını arka planda etkilemeye devam edecektir. Ne yapılabilir öyleyse? Düşüncelerini ne hayatından çıkaracaksın ve onunla savaşmaya girişeceksin, ne tamamen senin hayatına girmesine izin vereceksin. Onunla arana bir mesafe koyacaksın. Diyelim ki bir korkun, sıkıntın ve kafana taktığın bir düşüncen var. Bu mevzu gündeme geldiğinde düşüneceksin ve uğraşacaksın onun çözebilmek için. Ve o anda yapabildiğini yap. Sonrasında o mevzu hallolmuyorsa, o senin yanında bir yerde duracak. Sen ne yapacaksın. O hallolmuyor diye kendini ona vakfetmek yerine hayatında yapman gereken şeylere odaklanabilirsin. Arkadaşlarınla vakit geçirmek, ailenle vakit geçirmek ve kendine zaman ayırmak. Diyeceksin ki bu noktada ama kafamı veremiyorum. Verdiğin kadar uğraş. Kendini verebildiğin kadar bu konularla ilgilen. Yüzde yüz veremeyebilirsin evet yüzde elli bile kâr. Ne olacak biliyor musun bir süre sonra? Sen başka konulara yoğunlaştığın zaman o arana mesafe koyduğun düşünce git gide sönmeye başlayacak, yavaş yavaş. Çünkü insan hayatı boyunca bir şeyi kafasına takar. O mevzu gider, başka mevzu gelir. Ve genelde korktuğumuz şeylerin çok büyük bir kısmı olmaz.
Kafaya takma konusunda bizi mahveden şeylerden birisi de beklentilerimizdir. Düşünün mesela evlenmeyi istiyorsunuz, çocuk sahibi olmak istiyorsunuz, anne ya da baba olmak istiyorsunuz, işe girmek istiyorsun. Bu konuda ne yapabilirsin? Yapacağın şeyler varsa eğer bunları yapıyorsun. Düşün ki bu haber bir kapıdan gelecek ve o kapının başında durmadan bekliyorsun. Her gün o konuyu kontrol ediyorsun. Evlenecek miyim? Evlenemeyecek miyim? Bu gün de evlenemedim. Bu gün de iş bulamadım. Bu öyle bir hale geliyor ki aslında o beklenti o kapıdan haber gelme beklentisi senin o anki hayatını yaşama konusunda ciddi sıkıntılar yaşamana sebebiyet veriyor. Ne yapıyorsun eğer bu kapıdan ayrılırsam sanki kaçıracakmışım gibi. Durmadan bu konuyu düşünüyorsun. Hayatında başka hiçbir şeye yer kalmıyor. Ben şöyle düşünüyorum eğer ki gelecekten haber gelseydi ve sana şöyle deseydi: “Sen hiç evlenemeyeceksin, sen hiç işe giremeyeceksin. Sen hiç şunu yapamayacaksın.” Hayatın çok mu kötü geçerdi? Bunu sorduğum insanlar genelde çok kötü diyorlar ama sonrasında yavaş yavaş bu konuya adapte olunca eğer ki ben evlenemeyeceksem hayatımı yaşamaya devam ederdim. Başka kendime keyif veren şeyler bulurdum. Düşün ki eğer bu konuda beklentini ortadan kaldırırsan hayatını yaşamaya odaklanacaksın. Sen hayatını yaşamaya odaklan o şey gelecekse, seni bulacaktır. O yüzden bu konuda kapıda beklemeden hayatını yaşamaya devam etmelisin.
Kalmış olduğum yerden bir sonraki yazımda devam ediyor olacağım. Takipte kalmaya devam ediniz. Sevgiler.
Makalenin yayınlandığı adres;
https://www.alanyapostasi.com.tr/kafaya-takmamak-mumkun-makale,2198.html
Şahsen buradaki üç kusurlu hareketin ( Düşüncelerle savaşmak – yeri geldiğinde onları yok saymak – bazı konuları gereksiz büyüterek onları kuruntu haline getirmek ) üçünü de farkında olmadan yapan birisi olarak anladım ki harbiden biz insanoğlu en değerli varlığımız olan düşüncelerimize hakettikleri gibi davranmıyoruz . Dediğiniz gibi ya onlara çok fazla anlam yüklüyoruz ya da onları yok etmeye çalışıyoruz . Hiç ortasını tutturmaya çalışmıyoruz . Umarım bu huylarımızdan en kısa sürede vazgeçeriz .
Bu arada çok güzel bi makale yazmışsınız ellerinize sağlık . Verdiğiniz tavsiyelere de elimden geldiğince uymaya çalışacağım . Bakalım artık hayırlısı 😊