Öncelikle böyle bir yazı yazacağımı hiç düşünmezdim diyerek yazıma başlamak istiyorum. Kardeş olmayı hep eksik yaptığımızı düşünüyordum. Her zaman bir şeyler eksik yani yarım oluyordu. Kardeş olmak şuurunda da hareket edemiyorduk. Taa ki bir musibetle karşılaşıp, tek vücut ve tek yürek olana kadar…
Evet, biricik kardeşim, anamın emaneti Ayhan’ın yaptığı trafik kazasından bahsediyorum. Haberi ilk aldığımda beynimden vurulmuşa döndüm. Kendimi hastaneye nasıl attığımı hatırlamıyorum bile. Zorlu dakikalar başlamıştı bizim için. Doktorlardan alacağımız haber bize can suyu olacak ya da her şeyin bittiği anlamına gelecekti. Ki bu korkunç bir sondu bizim için. Ancak korkulan olmadı ve birkaç kırık ile kazayı atlatmıştı bizim biriciğimiz Ayhan. Yüreğimize su serpilmişti. Akabinde zorlu, ağrılı ve uykusuz geçen bir gece bizi bekliyordu. Devamında aç ve susuz hastaneye yatışı ile operasyon için gerekli tetkikler yapıldı. Her an, her saniye başında en ufak ihtiyacında teyakkuzda olduğumuz kardeşim için, operasyon rahatlama ve sıkıntıların kısmi olarak azalması demekti. Nitekim öyle de oldu. Başarılı geçen bir operasyon neticesinde ağrıları azalmış, nefes alışı normale doğru dönüyordu. Biz de psikolojik anlamda kısmi rahatlama kazanmıştık. Sürekli damar yoluyla serumlar veriliyor ve uyutuluyordu. Uyandığında ise su vb. sıvılar alıyor, peyderpey sıvıdan, katıya doğru gıda ihtiyacı alması isteniyordu sağlık çalışanları tarafından. Nitekim öyle de oldu. Ufaktan ufaktan toparlıyordu. Bu içimizde sevinç sağlıyordu. Herhangi bir baş dönmesi, bulantı da olmayınca daha seviniyordum refakatçisi olarak. Geceyi bol uykulu ve dinlenmiş olarak hastanede geçirdik. Artık süreç normalleşmeye başlıyordu. En azından ağrıları azalıyor, nefes alması normalleşiyor ve gıda ihtiyacını ağız yoluyla alabiliyordu. Doktoru kontrol için geldiğinde ise, taburcu olacağını söyleyince çok sevindik. Ama bununla da yetmiyordu. Kolunda ve burnundaki kırık yoğun ilgi, tedavi ve korunma ile geçebilirdi ancak. Bunun bilincinde taburcu olduk.
Bu kaza bana çok güzel şeyler öğretti. Her ne kadar anlaşamasak da, fikir ayrılıklarına varsak da, halk tabiriyle kedi köpek gibi didişsek de o benim canımdan bir parça ve ben onu çok ama çok seviyormuşum meğer. Onun için tüm fedakârlıkları yapmaya hazırmışım meğer. Bu kaza ve akabindeki süreçten bunu çok net gördüm ve anladım.
Kardeş olmak çok özel ve güzel bir duyguymuş meğer. Bu zamana kadar kardeşlik yapıyormuşuz. Ama bu musibet ile tam anlamıyla kardeş olduğum bilincine ulaştım. Ve dileğim bundan sonraki süreçte de bunun aynı düzeyde ve yoğunlukta devam etmesidir. Çünkü kardeş olma bağı; ruhu besleyen, açlığını alan bir maneviyatmış. Onun canı acıdığında acısını senin de hissetmenmiş meğer.
Musibetlerin bize hatırlattıkları da farklı bakış açısı kazanmamızı sağlıyor. Ölümün çok yakın olduğu ve hiç aklımızdan çıkarmamamız gereken bir olgu olduğu gibi. Ancak hayat; umutları ve güzellikleri içinde barındıran bir hazine. Görmesini bilmek gerekiyor. Bu musibet ile hayat bana aile bireylerinin birbiri için ne kadar kıymetli olduğunu öğretti. Ve hayat olumsuz gelişen ve süregelen olayların ardında bile ne kadar güzel durumlar sakladığını bana bir kez daha gösterdi. Teşekkür ederim hayat.
Bir tanecik kardeşim Ayhan’a ithafen…